DEĞERLİ OLMAK

Yazar: Gökhan Okçu

İnsanın gelirini belirleyen nedir? Profesyonel iş hayatında 23. yılımı geride bırakmak üzereyim. Yaşadığım tüm deneyimler bana bir şeyi çok net öğretti. Bu sorunun ben de tek bir cevabı var. İnsanların gelirini belirleyen şey ne kadar büyük bir probleme çözüm olduklarıdır.

Bir şirkette, kurumda, yapıda her neyse o, çalışanın neye çözüm olduğudur gelirini belirleyen. Şirketteki bir servis görevlisiyle, genel müdürün gelir farkını ortaya çıkaran şey budur. Neye çözüm oluyorsun.

Bu pencereden baktığımda şunu görüyorum. Daha fazla gelir elde etmek isteyen insanların yapması gereken en önemli şey problem çözme becerilerini geliştirmek. Yani kendine yatırım yapmak. Teknolojinin bizleri getirdiği noktada artık bilginin altın çağını yaşıyoruz. Kısacası bilen kazanıyor. Bilen değerli.

Einstein’ın hayatıma şiar edindiğim bir sözü var. “ Başarılı olmaya çalışmaktansa, değerli olmaya çalışın.” İnsanın kendi değerini artırmakla ilgili sorumluğu olduğuna inanıyorum.

İstanbul Ümraniye’de bir otelin teras katında kahvaltı yapıyorum. Aynı anda caddeden geçen insanları izliyorum. Bir arkadaş geldi. Onu hepiniz tanıyorsunuz. Sokaklarda, caddelerde çok gördünüz. İki tekerlekli metal bir arabaya büyükçe bir çuval geçirilmiş, iki eliyle öndeki sapları tutarak hızlıca yürüyen bir kâğıt toplayıcısı. Hemen otelin karşısındaki çöpün orada durdu. Alacaklarını aldı ve bir sonraki çöpe doğru yol alırken bir şey fark ettim. Daha önce gördüğüm bütün kâğıt toplayıcılarından farklı olarak bu arkadaşın arabasında önemli bir detay vardı. Genelde bu arkadaşların kullandıkları arabaların tekerleri küçük olur. En fazla 20cm çapında bir tatlı tabağından biraz büyüktür. Ancak bu arkadaş yol almaya başlayınca gördüm ki arabasının tekerleri büyük boy bir bisikletin tekerlerinden bile daha büyük. İlginç geldi. O gözden kayboluncaya kadar izledim. Acaba nereden bulmuştur, nasıl düşünmüştür gibi aklımdan birtakım düşünceler geçti ama bir yere de bağlanmadı.

Kahvaltımı yaptım. Odamı topladım. Biraz hazırlık yapmam gerekiyordu onları tamamladım. Otelden çıkış işlemlerimi yaptım. Aradan bir saate yakın bir süre geçti. Kâğıt toplayıcısının gözden kaybolduğu o cadde de taksi beklemeye başladım. Üç dakika, beş dakika, on dakika derken taksi gelmedi. Ama uzaktan tanıdık birisinin geri geldiğini gördüm. Kâğıt toplayan arkadaş. Aramızda 20-25 metre var. Göz göze geldik. O bana bakıyor, ben ona. Hızlıca bana doğru yaklaşıyor. Kötü bir huyum var. Birisi bana gözünü diktiği anda o gözünü çekene kadar yüzümü çevirmem. Nereden bileyim? Aynı huydan onda da varmış. Ben ona, o bana bakıyor ve aramızdaki mesafe kısalmaya başladı. Saniyeler içerisinde durup dururken ortada gergin bir ortam oluştu. Artık aramızda 7-8 metre kalmıştı ki, birisi bir şey yapmazsa gün hiçte iyi başlamayacak gibiydi. Gerginliği ortadan kaldırmanın en kolay yolunu seçtim. Gülümsedim. Ben gülümseyince o da güldü. O gülünce ben biraz daha güldüm. O da karşılık verdi. Mesafe 3 metreye inmişti. İkimizde gülüşümüzü kontrol edemiyorduk. Durumumuz iyice saçma sapan bir hal aldı. Birisinin bir şey söylemesi gerekiyordu. Sorumluluğu üzerime aldım. Diyecekte bir şey bulamadım, “Tekerler büyükmüş!” diyebildim.

Tam yanımda geçerken, gözlerimin içine bakarak ve kocaman bir gülümsemeyle üzerine kitap yazabileceğim şu cümleyi sarfetti.

“Tekerin büyük olursa engelleri kolay aşarsın!”

Post Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Konuşmayı Başlat
Merhaba!
İletişime geçmek ister misiniz?